|
|
|
|
ALLAH İÇİN NE YAPTIN
Bugün Allah için ne yaptın
Hz.Ali r.a
BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN
Dostluk Bilinci
Sebahaddin Tüzün
2011 - Ekim, Sayı: 308, Sayfa: 046
Rivayet edilir ki Aziz ve Celil olan
Allah Hazreti Musa’ya: “Ey Musa
Benim için ne yaptın?” diye sorar .
Hazreti Musa (a.s.)
“Rabbim!Senin için oruç tuttum
namaz kıldım
cihad ettim vs..” şeklinde cevap verir.
Allah (c.c.) “Ey Musa
Oruç senin kabir karanlığındaki ışığın
cihad cehennem azabına karşı kalkanın
namaz sırattaki bineğindir.
Bunların hepsi senin için,
Benim için ne yaptın ” diye sorar.
Hazreti Musa (a.s.) “Rabbim
Senin için yapılması gereken
amel nedir ” diye sorunca
Allah (c.c.) “EyMusa
Dostlarıma dost, düşmanlarıma düşman olursan
benim için ibadet etmiş ve bu cihetle dostluğumu
kazanmış olursun” şeklinde cevap verir.
Anlaşılıyor ki Allah’a dost olmanın ölçüsü
O’nun için sevmek
ve yine O’nun için buğzetmektir.
Kul olmakla dost olmak ayrı iştir.
O’nun emir ve
nehiylerini bihakkın yerine getirmek
kulluk vazifesidir.
Ama bununla birlikte
O’na daha fazla yaklaşma iştiyak
ve gayreti dostluğun pekiştirilmesine
matuf bir ameliyedir.
Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.)’nın
biricik eşine hitaben
“ Ey Aişe
Çok şükreden bir kul olmayayım mı ”
sözündeki mana
dostluğa ilişkindi.
Evet, geçmiş ve gelecek bütün günahlardan
ârî olmasına rağmen bu ıstırabın
bu tedirginliğin bu iştiyakın
nedeni muhabbetti.
Yani dostluk hassasiyetiydi.
“Ey iman edenler
Küfrü imana tercih ediyorlar
ise babalarınız ve kardeşleriniz dahi olsa
onları dost
edinmeyin.
Aksi davrananlar nefislerine zulmetmiş
olurlar.” (Tevbe, 23)
Ve yine Maide suresinin 51. ayetinde
Mevla’mız olan Allah (c.c.) “Siz ey iman edenler
Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin.
Onlar birbirlerinin dostudur.
Sizden kim onları dost edinirse o da
onlardan olur.
Şüphesiz ki Allah zalim bir topluma
asla yol göstermez ve rehberliğini bahşetmez”
şeklinde uyarıda bulunur.
Burada çok ince bir ayırım vardır.
Bu ayetler ile iman etmeyenlerle
sosyal siyasal politik ekonomik
vs. tüm ilişkilerin kesilmesi amaçlanmaz
bilakis onların kazanılması için
bu tür ilişkiler teşvik edilir.
Rabbimizin meramı açık ve nettir.
Dostluk, sırdaşlık
müttefiklik ve gönüldaşlıktır.
Çünkü dostluk bir gönül işidir.
Gönül yaratılışı gereği kendine bir mecra arar.
Eğer doğru bir mecraya kanalize olmaz ise
yanlış mecralara akar.
Doğru olan mecra fıtrata uygun olandır.
Rabbimizin bu dostluktan bir kazancı yoktur.
Bu işi sever ama ihtiyacı yoktur.
Zira O akla gelebilecek her şeyden uzak ve
üm noksan sıfatlardan münezzehtir.
Allah (c.c.) kullarının
iki dünya saadetini istediği için
bunu emreder. Allah (c.c.) insanın ne
kendi cinsine
ne de eşyaya kul olmasını istemediği için
bunu emreder. Onun iki dünyalık saadet ve
kurtuluşunu teminat altına almak ister.
Kalplerimizin doktoru
Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.)
“La ilahe illallah deyin ve kurtulun”
derken bu sözün ne denli
bir kurtuluş reçetesi olduğunu biliyordu.
Madem ki gönül bir kapıya adanacak
öyleyse gerçek ve baki olana adanmalıdır.
Sahte ve eğreti olana değil.
“ALLAH iman edenlerin dostudur.
O dostlarını karanlıktan aydınlığa
zulmetten nura çıkarır.
Kâfirlerin dostu ise tağuttur
(şeytani güç odakları) o da kendi
dostlarını aydınlıktan çıkarıp
karanlığa sürükler ”
(Bakara, 257)
Allah İbrahim’e “Dostum” diyordu.
Onu dost kabul etmişti.
Çünkü O bütün benliğini Allah’a teslim eden
daima
O’nun için iyilik yapan
ve her türlü batıldan yüz çeviren
Halil bir dosttu.
Çünkü O sevdiğini de sevmediğini de
Mevla’sına göre tanzim etmişti.
Hazreti İbrahim “Allah kâfirleri
zalimleri, hainleri, münafıkları
dönekleri, cimrileri, müsrifleri vs. sevmez”
diye sevmiyordu.
Yine O “Allah mü’minleri, muhsinleri, sadıkları
doğruları, cömertleri vs. sever” diye seviyordu.
Bundan dolayı
Efendimiz (sav)
“İlahi! Kalbime sevgini ihsan et.
Sevdiklerinin sevgisini ihsan et.
Ve Sana yaklaştıran amel
ve nesnenin sevgisini ihsan et” diyordu.
Çünkü dostluğun gereği buydu.
Âşık maşukunun sadece
zatını değil fiillerini de
sevdiklerini de sevmeliydi.
Aynen Mecnun gibi.
O müthiş bir muhabbetle bir köpeğin
başını okşarken
dudakları şu sözleri terennüm ediyordu.
“Demek sen Leyla’nın mahallesinden geldin ha
” Dostluk böyle bir şey işte.
Gülü seven dikenini de seviyor.
Katlanmak mı
Ona karşılıklı ve pazarlıklı sevgi denir.
Allah müminlerin
dostluk bilincini vahiy ve
O’nun mümtaz ve muazzez elçisi eliyle inşa etti. R
azı olduğu mümin
ve müslüman profilini mealen
şöyle tarif etti.
“ Onlar öylesine halis, öylesine has
müminler ki gösterdikleri asil duruştan dolayı
Allah onları sever, onlar da Allah’ı.
Onlar kâfirlere karşı yalçın dağlar gibi
dik ve diri, birbirlerine karşı
alçak gönüllü ve toprak gibidirler.
Ve onlar bu duruşu sergilerken
hiç kimsenin kınamasından etkilenmez
kalplerini yalnızca
Allah’a odaklarlar.
” Sahabeden biri içki içtiği için sık sık
Resulullah’ın yanına getirilerek kendisine
had cezası uygulanırdı.
“Allah bu adama lanet etsin
ne de çok içiyor” diye serzenişte bulunan
başka bir sahabeyi “O’na lanet etme! Zira o
Allah ve Resulünü çok seviyor” diye uyardı
Rahmet Peygamberi.
Hâlbuki “içki bütün kötülüklerin anasıdır”
sözüyle her türlü mel’anetin
içkiden neş’et ettiğini söyleyen
yine O idi. Ölçü bu. Ölçü Allah’ın mukaddes sözü.
Ölçü müberra Peygamberin örnek hayatı.
Gerçek dost Allah’tır, O’nu temsil eden
peygamberler ve ona tabi olanlardır.
Bunun için Rabbimiz
mealen “Ey iman edenler
Allah ve Melekleri
Peygamberini vahiy ile destekler.
Siz de fiili ve kavli dualarınız ile O’na destek olun.
Hem getirdiği risalete teslim olun hem de
O’nu içten bir muhabbetle devamlı anın” derken
sürekli dostluk bilincimizi yineler.
Çünkü bu bilinç inşası bir kurtuluş reçetesidir.
Hatırlatır
ve devamlı hatırda tutmamızı emreder.
“Allah’ı ve ahireti devamlı
hatırda tutanlar için” sözüyle tasavvurumuza
hassas ayar yapar. Çünkü hak ile meşgul olmayan
kalbin batıl tarafından işgal edileceğini bilir.
Her kalbe bir Leyla’nın musallat olacağını, h
er kalbi bir Leyla’nın meşgul edeceğini bilir.
Âlemlerin Efendisi bize
bu yönde de ebedi bir miras bıraktı.
O son demlerini yaşarken
mübarek dudaklarından
şu sözler dökülüyordu : “Ya Allah, ya İlahi
Er Rafiku’l-A’la”
(Allah’ım beni yüce dostlarının arasına kat).
Aslındabu söz bir ömür
Fatiha suresinde okuduğumuz
dua ayetinin tam karşılığıydı.
“Rahman ve Rahim olan
Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet.
” Peki kendilerine nimet verilenler kimlerdi
Bu sorunun cevabını
merak edenlere ise Mevla
Nisa suresinin 69. ayetini gösteriyordu.
Bunlar Allah’ın dostluğuna nail olmak için
bir ömür cihad eden
ve gönlü Allah’tan başkasına yönelmeyen
Nebiler
sadıklar, şehitler ve salihlerden başkası değildi.
Bu manada Nebevi haber ebedi saadetimize ilişkin
“kişi ahirette sevdiği ile beraberdir”
uyarısını yapar.
Ukbadaki dostluğun ancak bu dünyada iken
kurulabileceği gerçeğini hatırlatır.
Yani ahirette salihler ile beraber olabilmenin
yolunun dünyadan geçtiği hakikatini bildirir.
Aksi durum
gönlü Hüseyin’den ama kılıcı Yezid’den
yana bir dostluk olur ki
bu dostluktan Allah’a sığınır
ve Efendiler Efendisinin söylediğini söyleriz.
“ Rabbim
Sevdir bize sevdiklerini
yerdir bize yerdiklerini ” Âmin
|
Bugün 24 ziyaretçi (30 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|