|
|
|
|
RABBİM BİR YUDUM AŞK VE SEVGİ İÇİN KAPINA GELDİM
FORUM NEW WORLD İSLAM 2000
YILMAZ RECEP AYDINOĞLU
http://www.islamgreen34.tr.gg
PADİŞAH VE ÇİNGENE OĞLU
Çok eski dönemlerde ülkelerden birinde bir padişah varmış. Padişahın hiç erkek evladı yokmuş. Eşi bir kaç kez doğum yapmış ama her seferinde kız çocuğu doğurmuş. Padişahsa her doğumdan önce erkek evladı olacağı umuduna kapılır, doğan çocuk kız olunca tahtına varis bırakacağı bir oğul sahibi olamadığına çok üzülürmüş. Derken eşi yine hamile kalmış. Padişah, sanki zavallı eşinin elindeymiş gibi;
- Bu sefer de kız doğurursan seni cellatlara veririm, demiş.
Padişahın eşi çok korkmuş ama biçare kadın ne yapsın. Erkek çocuk doğmak elinde değil, padişaha karşı ise güçsüz ve korunmasız durumda. Aylar geçmiş, kadının doğrum sancıları başlamış. Sarayda bir telaş bir koşuşturmaca almış yürümüş. Herkes merak içinde ama doğum yapacak kadınsa korku içindeymiş. Nasıl korkmasın, kız çocuğu doğurursa canından olacak. Sonunda korkulan başa gelmiş ve kadın yine kız çocuğu doğurmuş. Kadın korkudan ne yapacağını bilemez durumdayken yaşlı hizmetçisi hanımının yaşamını kurtaracak bir öneride bulunmuş. Demişki;
- Doğum yaptığını hemen duyurmayalım. Sarayın biraz uzağında çingenler kamp kurmuşlar, bugün oradan geçerken öğrendim. Çingen kadınlarından biri doğum yapmış ve dünyaya bir erkek çocuğu getirmiş. Çingenlere istedikleri kadar altın veririz çocukları değiştiririz, sonra çingenlerden aldığımız erkek çocuğunu padişaha gösterir 'oğlun oldu' deriz, demiş
Padişahın eşi korkuyla cevap vermiş;
- Sonra duyar yada farkına varırlarsa çok kötü olur.
Yaşlı kadın üstelemiş;
- Başka çaremiz yok, padişah senin yine kız çocuğu doğurduğunu işitirse daha kötü olur. Şimdi hemen çocukları değiştirirsek kimse farkına varmaz ve hiçbir şey olmaz, demiş.
Sonra bebeği sarmalayarak gizlice saraydan çıkmış, doğruca çingen çadırlarının bulunduğu yere gitmiş. Lohusa kadının çadırını sormuş, göstermişler. Yaşlı kadın çingenlerle pazarlığa tutuşmuş ve ikna ederek çocukları değişmiş. Ancak, bir koşulu varmış, çingenler hemen çadırlarını toplayarak oradan ayrılacaklar ve bir daha sarayın bulunduğu şehre yaklaşmayacaklar. Bunun için de ayrıca para vermiş. Çingenler aldıkları çocuğun bir prenses olduğunu bildiklerinden duyulması halinde başlarına gelecekleri tahmin edebiliyorlarmış. Anlaştıkları gibi çocuğu almışlar ve derhal o beldeyi terkedip gitmişler.
Yaşlı kadın kucağında erkek çocuğuyla yine kimseye görünmeden saraya dönmüş, getirdiği çocuğu bezeyerek hanımının yanına yatırmış, sonra haremin kapılarını açarak padişahın hanımın doğum yaptığını ve dünyaya bir erkek çocuğu getirdiğini söylemişler. Padişah çok sevinmiş, müjdeyi vereni hediyelere boğmuş. Şenlik ilan etmişler, ülkenin her yanından binlerce insan davet edilmiş, günlerce eğlenceler düzenlenmiş, ziyafetler verilmiş.
Padişah bir oğlu olmasından ötürü çok mutluymuş. Hergün bir kaç defa oğlunu görmeye geliyor eşine nadide mücevherler hediye ediyormuş. En büyük isteği oğlunun bir an önce büyüyerek her ülkede ünlenmiş av partilerine kendisiyle birlikte katılmasıymış. Derken o gün de gelmiş. Oğlunun 15 yaşına geldiği gün padişah dillere destan av partilerinden birinin düzenleneceğini duyurmuş ve ülkenin tüm soylularını oğluyla birlikte ilk defa katılacağı av partisine davet etmiş. Yüzlerce silahlı süvari saatlerce sürek avı yapmışlar, padişahsa oğlunu hiç yanından ayırmıyor beraber avlanıyorlarmış. Derken yorulmuşlar, etrafı koca söğüt ağaçlarıyla çevrili buz gibi sular akan bir kaynağın yanında durmuş, mola vermişler. Padişah sırtını bir ağaca dayamış, oğlu da tam karşısında diğer ağaca. Dinlenirlerken çocuk birden bire padişah babasına;
- Baba, bu söğüt ağaçlarından çok iyi davul kasnağı olur, deyivermiş.
Padişah neye uğradığını şaşırmış, kızgınlığından gözleri yuvasından fırlayacak gibi olmuş. Hiçbir şey söylememiş. Kalkarak doğruca saraya yollanmış, herkes padişahın ardısıra yola koyulmuş. Herkeste bir merak, padişahın av partisini niye yarıda kestiğini öğrenmek istiyorlarmış ama korkudan soramıyorlarmış. Saraya geldiklerinde padişah doğruca harem dairesine eşinin yanına gitmiş ve hiddetle;
- Bu çocuk benden değil, kimin çocuğu olduğunu hemen söyleyeceksin demiş. Eşini tehdit etmeye başlamış.
Zavallı kadın önce inkara yönelmiş ama fayda etmemiş, padişahın öfkesi karşısında olan biteni olduğu gibi anlatmış. Padişah gerçeği öğrendikten sonra biraz sakinleşmiş, bundan cesaret alan eşi padişaha olanları nasıl anladığını sormuş. Padişah eşine av partisinde başından geçeni anlatmış ve bir padişah oğlunun söğüt ağacına bakarken aklına gele gele kalbur kasnağı gelmesinden işkillendiğini ve böylece anladığını söylemiş.
Her tarafa haberciler salarak çocukların doğduğu gün saray yakınında kamp kuran çingen topluluğunu aramaya koyulmuşlar. Aramalar netice vermiş, çingenlerin uzak bir köyde olduklarının haberi ulaşmış. Padişah genç delikanlıyı yanına katarak çingenlerin bulunduğu köye gitmiş.
- Alın oğlunuzu verin kızımı demiş.
Oğlanın gerçek babası olan çingen, padişaha;
- Vallahi biz de sizin kızınızdan hiç memnun değiliz. Hiç bir iş yapmıyor, sabahtan akşama kadar süslenip püsleniyor, sonra da başköşeye kurularak hanımlar gibi oturuyor. Elini soğuktan sıcağa dokundurmuyor. Hasılı bu kız bize uymuyor, alın kızınızı verin oğlumuzu demiş.
RABBİM BİR YUDUM AŞK VE SEVGİ İÇİN KAPINA GELDİM
FORUM YENİ DÜNYA İSLAM 2000
YILMAZ RECEP AYDINOĞLU
Rabbim ancak sen bilirsin benim halimi
Sana açıldı artık bu sevgisiz yüreğim
Çok şey istemedim bu yalan dünyadan
Hep sabrettim kaderi kebirdir dedim
Bende çok sevdim sen verdin bu yüreğime sevgiyi
Benim yüreğim yandı ama hep sevdim hiç sevilmedim
Sevilmek için sevmeyi bilmek gerekirmiş
Acaba ben bunumu bilemedim
Yalan dünya geldi geçti ömür
Susuz çiçek sevgisiz yürek şimdi neyleyim
Sevgi emek istermiş vefa istermiş çile istermiş
Belki ben bunu göremedim
Herşey mutluluk içindi oysa
Fakat tükendi ümitlerim yalan oldu hayallerim
Şems-i Tebrizi öldürüleceğini bilerek sevdi
Son bir bıçak darbesiyle onu katlederlerken
" Feda olsun serim Mevlanam senin için " dedi
Rabbim biz Şems gibi sevemedik sanırım
Yaradandan ötürü yarattığını senin için
Hep nefsimizin esiri olduk insan olamadık
Hakikati göremedik bilmiyorum neden
Kalp kırmamayı aslında şiar edinmiştik
Ama göremedik kalpleri bizi seven
Ne söylesek boş artık ne yazsak masal
Çırpınsak beyhude kaderdir geriye dönemeyen
Keşke yeniden bir seveni bulabilseydik
Bizi seveni sevebilecek yürek olsaydı artık kırılmayan
Fakat kalp kırıldı artık elimde Gül kaldı
Dalı kırık artık nefes alamayan
Bana kimse kırılmadı bende kimseyi kırmadım
Neden yoktu acaba bu dünyada beni seven
Sevgiler gerçek olsaydı bu dünya cennet olurdu
Ama cennet değil bu dünya fanidir temeli imtihan
Biz sevgisizlikle acı çektik inşallah ahirette olur beni seven
Birde aşk ile şehveti birbirine karıştıran cahiller vardır
Rabbimizin hakiki sevgiyi yüreğine vermedikleri acizlerdir
Rabbini bilmeyen sevmeyenin kalbine Allah vermez sevgiyi
Rabbimizin vermediği insan yüreğinde bulamaz gerçek sevgiyi
Şehveti aşk yerine koyan Rabbini bilmeyen acizlerdir
Necip Fazılın dediği gibi " Şehvet aşk ise bunu eşekler yaşar "
Rabbim bizi insan eyle ve kalbimize gerçek sevgiyi nakşeyle
Balık denizden bıkmaz Rabbini sevenin yüreği aşksız olmaz
Rabbim şehvet değersizdir aşk değerlidir aşk ile sevmeyi nasip eyle
Rabbim bir yudum aşk ve sevgi için kapına geldik bizi affeyle
RABBİM BİR YUDUM AŞK VE SEVGİ İÇİN KAPINA GELDİM
FORUM YENİ DÜNYA İSLAM 2000
YILMAZ RECEP AYDINOĞLU
|
Bugün 82 ziyaretçi (100 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|