http://www.islamgreen34.tr.gg















İSLAMGREEN34 START
SALAM WORLD TURKISCH START
FACEBOOK İSLAMIC SALAM WORLD
ISLAMIC FACEBOOK SALAM WORLD
İSLAMIC FACEBOOK SELAM WORLD
İSLAMİC FACEBOOK SALAM WORLD CONTACT
İLETİŞİM FORMU
ZİYARETÇİ FORMU
İSLAMİ RADYOLAR
ASTROLOJİ VE BURÇLAR İLE EVLİLİK
YUSUF İLE ZÜLEYHA
SHOW RADYO
BENİ YENİDEN SEVGİYLE BÜYÜT ANNEM
BENİ GERÇEKTEN SEVEN SADECE ANNEMDİ
ÇEÇENYA YÜREKLERDE BİR SEVDADIR
ŞİİR VE EDEBİYAT SAYFASI
İSLAM - GREEN34 INTERNATIONAL NEW WORLD INW
HAYALİMDEKİ PRENSESİME MEKTUP
SANA SEVGİMİ ANLATAMAM
MURAT YAVUZ ŞAHİNOĞLU - ŞİİR KÖŞESİ
MEKTUP
YALAN BU DÜNYA
LOVE WORLD TEXT
SEVGİSİZ GÖNLÜN İLACI
QUANTUM SPACE
SCORPION AND THE TAYGER
SEVGİSİZ YAŞAYACAK GÜCÜM YOK
SENİ VE SEVGİNİ ÇOK SEVİYORUM
DÜNYA ALEMİNDEKİ MELEK
MESSAGE UNITS
SANAL ALEMDEKİ ZARARLI ETKENLER
İSLAM - GREEN34 SMF THEMA
İSTANBUL VİDEO LINKS
GIDA KATKI MADDELERİ - ARAŞTIRMA RAPORU
ISLAMIC ANIMATION
ISLAMIC VİDEOS
WEBCHAT START
SANAL ALEM - SANAL ALEMDEN İNSAN MANZARALARI
SANAL ALEM - SANAL ALEM AİLELERİ PARÇALIYOR
SANAL ALEM - YUVASI YIKILAN MÜSLÜMAN KADIN
SANAL ALEM - DİNİ SOHBET CHAT SİTELERİ KAPANIYOR
XAT TURKEY POWER - DUYURU
FACEBOOK VE TWİTTER
İSLAMİ İNTERNET SİTELERİ
BACKGROUNDS PHOTOGRAPHY YOUTUBE
SULTANLARIN DERGAHI
İSKENDERPAŞA CEMAATİ BLOG
MEHMET ZAHİD KOTKU K.S HAZRETLERİ - 1 -
MEHMET ZAHİD KOTKU K.S HAZRETLERİ - 2 -
WHOİS İSLAM-GREEN34 PAGE
WORLD GREEN MUSLIMS
İSLAMIC PATTENS WALLPAPER
MUSLIMAH KRİSTİANE BACKER PAGE
MAURİTAİNA MUSLIMS PAGE
IRC ADMINISTRATOR POWER
COCA - COLA VE SAĞLIK
FAİZ VE İSLAMİ KAİDE
DOMUZ ETİ VE SAĞLIK
NAMAZ MÜEZZİN VE TESBİHAT
KAMED-İ İSLAM
TESBİHAT- I KEBİR SABAH NAMAZI
NETWORK MARKETING SISTEMI İLE İLGİLİ ARAŞTIRMA
ONLİNE ELECTRONIC CALCULATOR
ONLİNE ELECTRONIC CALCULATOR TWO
DEMO WEBCHAT UNITS
İSLAM - GREEN34 WEBCHAT
İSLAM - GREEN34 WORLD GROUP
के संगीत एक वैश्विक भाषा
арабские списки музыки
سوف يكون العالم مسلمون
ALLAH ER SPRİCHT DİE SPRACHE DER MUSİK
PROF.DR FARUK EL-BAZ VE NEİL ARMSTRONG - 1. BÖLÜM
PROF.DR FARUK EL-BAZ VE NEİL ARMSTRONG - 2. BÖLÜM
PROF.DR FARUK EL-BAZ VE NEİL ARMSTRONG - 3 . BÖLÜM
AMİN MAALOUF - HAYATI VE ESERLERİ
HAKKINI HELAL ET BABA
İSİM VE ANLAMLAR
WORLD LANGUAGE İSLAM
EZAN MAKAMLARI
FORUM NEW WORLD
LOVE STORY İSLAMGREEN34 PHOTOS
MESNEVİ-MEVLANA
İSLAMGREEN34 FACEBOOK GRUPLARI
FACEBOOK İSLAMGREEN34 INW
MEDİNE - İ MÜNEVVERE
KADIN VE ERKEK BENZEŞMESİ
ISLAM GREEN34 GROUP FACEBOOK PIXEL
PHOTOGRAPHY GALLERY İSLAMGREEN34
SEVGİ MERHAMET VE İSLAM
BENİ GERÇEKTEN KİMSE SEVMEDİ
FACEBOOK VE İSLAMGREEN34 GRUBU
FACEBOOK VE İSLAMİYET
FACEBOOK GRUPLARI VE İSLAMİYET
ISLAMIC FACEBOOK INTRO GALLERY
ALLAH İÇİN NE YAPTIN
COMPASSİON İSLAM-GREEN34
TWİTTER FACEBOOK TURKEY
İSLAM VE ANTİFANATİZM
MÜSLÜMANLAR VE İSLAM
NURLU DUALAR FACEBOOK
İSLAM - GREEN34 GROUP PANEL
DUALAR VE FAZİLETLERİ
JAWA YÜKLEME VE ERROR
İSLAM VE BİLİMSEL HAKİKAT
MÜSLÜMANLARIN GERİ KALIŞI
MÜSLÜMANLAR VE DÜNYA
TENGRA İLE TANRI BAĞINTISI
SİSMOLOJİ VE İSLAM
İSLAM VE TEBLİĞ
İSLAMGREEN34 WORLD CATEGORY REPORT
TÜRKİYEDE KİTAP OKUMA KÜLTÜRÜ
VAKT- I CUMA MUBARAK
RESİMLİ CUMA MESAJLARI
CUMA MESAJLARI RESİMLİ
ARABİC PHOTO LINKS
CUMA DUALARI
KALİGRAFİ SANATI
CUMA MESAJLARI VE DUALARI
ANTİSİYONİZM
İSLAM VE DÜNYA
TÜRK VİDEO SİTELERİ
KURAN'I ANLAMAK VE İSLAMİYETİ YAŞAMAK
YABANCILAR NEDEN MÜSLÜMAN OLDU
İSLAMGREEN34 VİDEOS GOOGLE PAGE
INTERNET WEB TEKNOLOJİ
ISLAMGREEN34 E-CAT CO WEBCHAT
WEBCHAT PANEL SORUN ÇÖZÜMLERİ
İSLAMGREEN34 WEBCHAT FREE PANEL
İSLAMGREEN34 WEBCHAT EVERWHERE DEMO
FRANCO ROBERTSON
FREE SHORTCUTS WEB SITE ICON POWER
İSLAMGREEN34 FACEBOOK - WEB POWER
İSLAMGREEN34 NEW LOGO
RESULULLAH FACEBOOK
GIF ANIME GENERATOR POWER
HZ. MUHAMMED SAV LOGO
ISLAMGREEN34 AQUARIUM SEA FİSH PİCTURE ANIMATION
iSTİKLAL MARŞI MEHTER SOUND
SİGARA İÇMEK HARAMDIR
FREE VIDEO PRODUCTION PROGRAM
FORUMUP PHOTO AND VIDEO PLAY
HALEP VE İNSANLIK İLE İSLAM
ISLAMIC MUSIC STARS
YOUTUBE MUSIC CHANNELS LIST
GREEN CRESCENT GLOBAL
ISLAMGREEN34 NEW WORLD FORUM
FACEBOOK FREE CHAT VE AHLAKSIZLIK
TÜRK ARAMA MOTORLARI
FREE- SYSTEM FORUM PAGE TEXT
FREE-SYSTEM FORUM - PHOTO VIDEO BB CODE PAGE
FREE-SYSTEM FORUM BB CODE PAGE TEXT
FREE -SYSTEM FORUM PAGE
ALLAH AŞKIYLA YANAN KALPLER GRUBU
ISLAMGREEN34 NEW WORLD
ISLAMGREEN34 NEW WORLD START
TÜRK SANAT MÜZİĞİ
İSLAMİ YILBAŞI VE MİLADİ NOEL
ALINTI YAZILAR
ALLAH VE TANRI KAVRAMI
İSLAMİYET VE TANRI KAVRAMI
TENGRAİZM KAVRAMI
MÜZİK VE İSLAMİ GÖRÜŞ
MÜZİK VE İSLAMİ BAKIŞ

 

 



AMIN MAALOUF


1949 yılında Lübnan’da doğdu. Hıristiyan bir ailenin çocuğu.
Ekonomi ve toplumbil
 im eğitimi gördü. Ardından gazetecil iğe başladı.
1976 yılından beri Paris’te yaşıyor. Çeşitli yayın organlarında köşe yazarlığı
ve yöneticilik yaptı. Bugün sadece kitaplarını yazıyor. Yapıtlarında çok iyi tanıdığı
Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini başarıyla işliyor.
1983'te yayınlanan "Arapların Gözüyle Haçlılar" kitabıyla adını duyurdu.1
1986'da yayınlanan "Afrikalı Leo" ile Fransız-Arap Dostluk Ödülü'nü kazandı.
1993'te basılan "Tanios Kayası" ise ona Goncourt Ödülü'nü kazandırdı.
Kitapları hemen tüm dünyada birçok dile çevrildi milyonlar
 ca sattı.

AMİN MAALOUF SÖZLERİ 

LÜTFEN ALTTAKİ LİNKİ TIKLAYINI
 Z

http://www.meshursozler.com/meshur-sozleri/48-amin-maalouf-sozleri.html

ESERLERİ

SEMERKANT ROMANI İLE İLGİLİ DÖKÜMAN 

http://karnaval.blogcu.com/semerkant-amin-maalouf/147787 

Alpaslan 1071 yılında Malazgirt savaşıyla Bizanslıları bozguna uğrattığı
zamanlard
 a İran Sultan’ı Nasır Han’ın kızından dokuz çocuğu vardı.
Fakat bu akrabalık ilişkileri kimseyi aldatmaz; Alpaslan’ın bir gözü,
Acem krallığının en önemli kentlerin
 den biri olan Semerkant’taydı.
Bizanslılar karşısındaki zaferinde
 n sonra Semerkant’a bir korku düşmüştü
çünkü sıranın kendileri
 ne geldiğini biliyorla rdı. Aslında ilk sıra hep bu kentteydi
Semerkant, Buhara ve İsfahan kentleri o dönemde tüm dünyanın hem kültür
hem bilim, hem ticaret merkezler
 iydi. Alpaslan sadece
Bizanslılarla takıştığı için rotasını değiştirip Anadolu’ya gitmişti.
Şimdi asıl önemli olan kente doğru sefer başlamıştı.      

Ancak Semerkant seferi Alpaslan’ın ölümüne neden olacaktı
çünkü yol üzerindeki bir kale kuşatmasında direniş gösteren Harzemli Yusuf
kıyafeti içine sakladığı bir hançerle onu öldürdü.
Alpaslan bu direnişçinin kim olduğunu merak edip onu huzuruna
çıkarmasaydı durum farklı olurdu kuşkusuz.
Yusuf, Alpaslan’ın huzuruna iki büklüm çıkartılmış ama gururlu Yusuf
kendisine efemine deyince Alpaslan sinirleni
 p okuna davranmış
fakat sinirinde
 n eli titrediği için olsa gerek hedefi tutturama yınca
Yusuf hızlı davranıp Alpaslan’ı hançerlemeyi başarmıştı.              

Semerkant, 1993 yılında ilk baskısını yaptı. 

Alpaslan dünyanın en büyük devlet adamlarından biri olarak adını tarihe
yazdırabilecekken onun bu özelliği hem ününe hem hayatına mal oldu.
Dokuz çocuğuna rağmen, kadınlara az ilgi gösterir diye
düşmanları tarafından isim takılmıştı ve efemine tavırları yüzünden, haklı ya da haksız, bu ünü, henüz başlayan parlak saltanatına bir anda son verecekti
 .  

Alpaslan’ın beklenmed
 ik ölümü Semerkant’ta bayram havası yarattı.
Acemlerin Sultan’ı Nasır Han, çok sevinmekl
 e beraber sevindiğini
gösteremiyordu çünkü karısı, Alpaslan’ın kızıydı.
Selçuklu krallığına bir taziye heyeti hazırladı.
Bu taziye heyetinde Ömer Hayyam’da bulunuyor
 du.
Taziyeler
 i kabul eden Alpaslan’ın büyük oğlu Melikşah
onyedi yaşındaydı ve ziyaretçilere nasıl davranması gerektiğini, “ata” diye hitap ettiği Nizamülmülk ona söylüyordu.          

Nizamülmülk’ün bir düşü vardı: En güzel, en zengin, en istikrarlı
en iyi korunan devleti kurmak istiyordu
 . Her eyaletin, her kentin,
içinde Allah korkusu olan, adil, vatandaşlarının şikayetlerine
kulak veren yöneticilerce yönetilmesini istiyor, kurt ile kuzunun
yanyana su içebileceği bir devlet düşlüyordu.
Taziye kabulunda Ömer Hayyam’ın kulağına onu yanına beklediğini söylemişti çünkü
Nişapurlu Ömer’in gökbilimci, matematikçi
tıp bilimcisi olarak sınırları aşmış bir ünü vardı ve Nizamülmülk’ün düşlediği devlette ona ihtiyaç vardı. Nizamülmülk, ondan, günümüzde istihbara
 t teşkilatı olarak adlandırabileceğimiz bir sistemi kurmasını istemişti.
Fakat Ömer Hayyam kendisine verilen teklifin kendisine uygun olmadığını
yolda tanıştığı genç arkadaşının bu vasıflara daha çok uygun düştüğünü söyleyerek Rey’li genç arkadaşı Hasan’ı Nizamülmülk’e önerdi.     

Hasan Sabbah, Nizamülmülk’ten iş istemek için yola koyulduğunda
böyle bir mevki aklında yoktu kuşkusuz.
Ancak yolda bilgeleri
 n bilgesi Ömer Hayyam’la karşılaştığında
Tanrı’nın kendi yanında olduğunu anlamış olmalı
hele ki Nizamülmülk’ten istihbara
 t teşkilatı kurması için görev verildiğinde kendisini n seçilmiş biri olduğuna inancı tamdı.       

Hasan Sabbah büyük Acem krallığının düşünü kuruyordu ve krallıkta
Nizamülmülk gibi Türklere uşaklık yapan
Acem döneklerin hiç yeri yoktu.
Yıllar sonra, kendiside Melikşah’ın
Selçuklu Devletind
 e hizmet alan bir Acem döneği olmakla kendini suçlayacaktı.
Ama o sırada düşündüğü bu değildi. Melikşah’la yaşıttılar
on sekiz yaşında iki iyi arkadaş oldular. Hükümdarı kazanmak önemliydi.
İlk iş olarak Nizamülmülk’ü devre dışı bırakmaya çalışması
kendi sonunu hazırladı. Nizamülmülk ondan daha tecrübeli biriydi kuşkusuz
Hasan hazine konusunda üzerine aldığı bir işi “raporumu tamamladım”
diyerek Melikşah’ın karşısına çıktığı vakit elinde tuttuğu sayfalard
 a
tam bir tutarsızlık ve karmaşa gördü çünkü birlikte çalıştığı adamların
Nizamülmülk tarafından aleyhte kullanılması çok kolaydı.
Melikşah Nizamülmülk’ten kuşkulanamazdı
Hasan Sabbah’ı ölümle cezalandırdı ancak o dakikada hükümdarı sürgün cezasının
yeterli olacağına ikna ederek Hasan Sabbah’ı ölümden kurtaran yine
Ömer Hayyam oldu. Kaşan kentindek
 i konakta ilk tanışmalarında
Hasan mevcut tüm kitapları ezberden okuyan
ve kendisini etkilemiş bir bilgindi; kendi eliyle Selçuklulara getirdiği, arkadaşlık ettiği birinin ölümüne razı olmazdı.    

Hasan sürgünden yedi yıl sonra kendine essasin ( aslolan, gerçekçi ) diyerek
Acem krallığında bir derviş olarak ortaya çıktı.
Nasır Han ölmüş yerine oğlu Ahmet geçmiş ve Hasan’ın bilgeliğinden etkilenmişti.
Selçuklulara ise Melikşah ile veziri Nizamülmülk hükmetmeye devam ediyordu.
Nizamülmülk için Hasan’ın ortaya çıkışı açık bir tehditti.
Kendi istihbara
 tı ona Hasan’ın yakalanma sının an meselesi olduğunu söylüyordu
ama Hasan hiçbir zaman ele geçirilemiyordu.
Bu sayede hem Hasan’la karşı karşıya gelme fırsatını yakalamış olacak
hem de Semerkant’ı Hasan’ın sapkın düşüncelerinden kurtaraca
 ktı.
Ancak Melikşah’ın karısı Terken Hatun, önünde bir engeldi.
Terken Hatun, Semerkant’ı yöneten Nasır Han kardeşiydi ve şimdi başta olan Ahmet’te onun yeğeniydi.          

Nizamülmülk’ün Terken Hatun’a, Hasan’ın Ahmet’i kandırdığını
ve sefere çıkması gerektiğini söylemesi inandırıcı olmazdı
çareyi Hasan ile Ahmet’in sıkı arkadaş olduklarını gizlemekt
 e buldu.
En iyisi bu arkadaşlığı gizlemek ve onların birbirler
 ine düşman olduklarını söylemekti
çünkü Terken Hatun kardeşinin soyunun Semerkant’ta hüküm sürmesinin
Selçuklu saray kadınları arasında kendine yarattığı ayrıcalığın farkındaydı
ve bu avantajı kaybeders
 e Selçuklulara varis olarak kendi oğlunu bırakması güçleşirdi
Melikşah’a sefere çıkmasını ve yeğeni Ahmet’i Hasan’dan kurtarması gerektiğini
kendisi söyledi. İki haftalık savaştan sonra
Nizamülmülk’ün oyunu ortaya çıktı ve
Selçuklu hanedanı ile arasındaki ilişki onarılmaz
bir biçimde bozuldu. Hasan ise bu olaydan önemli bir
ders alarak ucuz kurtulmuştu; artık hükümdarları
kazanmaya çalışmayacaktı.
Bundan böyle onların tam karşısında olacaktı. Dünyanın ilk terör örgütü Essasinle
 r böylece kuruldu.         

Hasan’ın, dünyanın ilk istihbara
 t teşkilatını yönetmiş biri olarak
bu terör örgütü için idari tecrübesi vardı, insanları etkileme
ve yöneticilik derslerin
 i sürgünde olduğu yıllarda
Kahire’deki El Ezher medresesi
 nde almıştı.
Kısa zamanda kendileri
 ne “dinin gerçekçileri”
diyen essasinle
 r, hükümdarların, valilerin
kadıların ölesiye korktukla
 rı bir örgüt oldu.
Karşılarında hissettik
 leri ise sadece çaresizlikti.
Çünkü essasinle
 r ölmekten korkmuyor lar
eylemden sonra hiçbir yere kaçmıyorlardı.
Bu yüzden onların haşhaşla kafayı bulmuş olduklarına inandılar
Hasan’ın bu adamları haşhaşla kontrol altında tuttuklarını söylediler. Bu terör örgütüne Haşhaşinler dediler. 

Haşhaşinlerin lideri, Hasan Sabbah adıyla kendinden sonraki kuşaklara
bile korku salmaya devam etti.
Oysa Haşhaşinlerin haşhaş kullandığı iddiası yalandı.
Hasan Sabbah Nizamülmülk’e ikinci kez yenildikt
 en sonra
artık Selçuklu ve Acem krallıklarında gizlenme ihtiyacı duymamış
kartal yuvasını andıran sarp kayalıklardaki
Alamut kalesini alarak kendileri
 ne üs edinmişlerdi.
Hasan Sabbah bu kaleden tüm Acem ve Selçuklu
hükümdarlarına korku salmaya devam etti.
Bu örgütün üyeleri eylem yapacağı kişiyle arkadaş olurlar
onların dilini şivesine kadar önceden çalışırlar, hiç dikkat çekmezler
ve en umulmadık zamanda hançerini çıkartıp öldürürlerdi.
Böylesine planlı bir çalışma ve ölüme karşı duyulan özlem
haşhaşla değil; inançla açıklanabilirdi.
Haşhaşinlerin çok bağnaz bir imandan başka uyuşturucuları yoktu.
Hasan Sabbah, kalesinde içki ve müzik dahil her türlü eğlenceyi yasaklamış biriydi.
Kalesinde
 n hiç çıkmaz tüm zamanını kendi hazırladığı
doğunun en eşsiz kütüphanesinde geçirirdi.
İstihbarat kaideleri
 nce kalesini yönetirdi ve cezaları açık ve sertti.
Yalan yanlış bilgileri bile derhal cezaya bağlardı.
Haklarındaki ihbarlar yüzünden iki oğlunu öldürmüştü.
Dinsizlik
 le suçlana oğlunun ikiyüzelli yandaşını
öldürtmüş ve diğer ikiyüzelli yandaşınıda arkadaşlarının cesetleri
 ni sırtlarında taşıtarak kaleden kovmuştu. 

Nizamülmülk ise Selçuklu Hanedanıyla arası açıldıktan sonra
“Siyasetna
 me” sini yazmaya koyulmuştu.
Kitabını yetiştirmeye çalışıyordu çünkü Bağdat
seferine katılması gerekiyor
du. Nizamülmülk o günlerde
rüyasında peygamber
 i gördü. Peygamber rüyasında şöyle
demişti ona: “Sen İslam’ın temel direğisin; kendi ölüm
tarihini seçme hakkını sana veriyorum
 .” O da “Ben Melikşah’ın
doğduğunu, bana baba dediğini bilirim, onun ölümünü bana
gösterme” diyerek yanıt verdi. Peygamber
 de bunun üzerine
Melikşah’dan kırk gün önce öleceğini kendisine müjdeledi.
Nizamülmülk bu rüyayı Melikşah’a anlattığında belki Melikşah
bu tehditten yılmış olabilir ama Terken Hatun, planı çoktan
yürürlüğe koymuştu. Nizamülmülk Alpaslan’dan
bu yana Selçuklu Hükümdarlığının temel direği olmuştu ve
ülkeyi ikiye bölecek kadar güçlüydü. Terken Hatun onu
açıkça öldüremezdi. Bunun için Hasan Sabbah’ı kullanmay
 a
karar verdiler. Nizamülmülk’ü bir Haşhaşin Bağdat seferi
sırasında hançerledi. Haşhaşin
kaçmadı doğal olarak
oracıkta onun da boğazını kestiler. Nizamülmülk Bağdat Seferinin
kendi ölümü için hazırlandığını bilecek kadar tecrübe
ahibiydi ama umursamıyordu çünkü mide kanserind
 en dolayı
günleri sayılıydı ve de siyasetna
mesini
bitirmişti. Bu kitap batı dünyası için Macciavel
 li’nin Prens’i neyse, doğu içinde öyle olacaktı.           

Nizamülmülk’ün adamları sözünde durdular ve Melikşah’ı
kırk gün içinde zehirleye
 rek öldürdüler. Melikşah kendinden
önceki tüm Türk sultanlar gibi hükümdarlık için varis bırakmadı.
Terken Hatun’un üç oğlu vardı. İlk iki oğlunu sırayla Melikşah’a varis
seçtirmişti ama bu çocuklar anlaşılamaz nedenlerl
 e öldüler. Terken
Hatun’un üçüncü oğlu henüz bir yaşında olduğu için Melikşah diğer
saray kadınlarının baskısıyla bu bebeği varis ilan edememişti.
Melikşah’ın hayatta kalan büyük oğlu Berkyaruk başa geçti.
Terken Hatun Berkyaruk’u öldürmek için yeterince
vakit bulamadı; adamları Berkyaruk’u esir aldıklarında kendiside Nizamülmülk’ün adamları tarafından öldürülmüştü.    

Hasan Sabbah Alamut kalesinde 80 yaşında öldüğü vakit
varis bıraktığı imam onun odasına girmeye korkmuştu.
Bu korku öylesine güçlüydü ki iki kuşak sonrasında bile
Alamut’taki tüm yasaklar sanki Hasan Sabbah hayattaymış
gibi devam ediyordu. Ancak üçüncü kuşak veliahtı kurtarıcı
ilan edebildil
 er.
Bu veliaht kendisini
 n beklenen kurtarıcı olduğunu söyleyerek Alamut tahtına çıktı ve artık imtihan
zamanının dolduğunu, tüm yasakların kalktığını
şeriat zamanının bittiğini ve artık cennet zamanına geçildiğini
söyleyerek Haşhaşin tarikatına son verdi. Peşisıra Moğol istilası
başgösterdi. Alamut Kalesine, Semerkant’a, İsfahana’a, Buhara’ya,
tüm bu kentlerin zenginliğine, kültürüne, kütüphanelerine son veren, Cengiz Han’ın yakıp yıkan Moğol istilası oldu. 

Alamut Kalesi... Tahran'a 100 km uzaklıkta bulunuyor
 .

Amin Maalouf, Semerkant adlı kitabında, doğu’nun günümüze
hiçbir miras bırakmadığını tüm bu hikayenin sonuna ekler.
Yazar, kitabında Ömer Hayyam’ın dörtlüklerini yazdığı
Rubaiyyat adlı eserini aramaya çıkan bir Amerika’lıyı başrole
koyarak hikayeler
 ini anlatır. Bu Amerikalı, Hayyam’ın
dörtlüklerinde gezinirke
 n, okuyucuda onunla beraber
binbir gece masallarına konu olan doğunun tüm ihtişamını
yeniden yaşar. Rubaiyyat kitabı Titanic’le birlikte denizin dibine gömülür. Hiçbir miras bırakmamak doğunun kaderidir
 .
                 

DENEME:
Arapların Gözüyle Haçlılar (1983)
Ölümcül kimlikler (1998)

ROMAN:
Afrikalı Leo (1986)
Semerkant (1988)
Işık Bahçeleri (1991)
Beatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl (1992)
Tanios Kayası (1993)
Doğunun Limanları (1996)
Yüzüncü Ad (Baldassar
 e’nin Yolculuğu) (2000)
Uzaktan Aşk (2002)

AMİN MAALOUF İLE İLGİLİ LİNKLER 

http://www.edebiyatogretmeni.net/amin_maalouf.htm
http://www.birikinti.com/kitap/dogunun.htm
http://tr.wikipedia.org/wiki/Amin_Maalouf
http://www.kahvemolasi.com/xfiles/kutuphane/kitap_1.asp
http://www.netbul.com/kim_kimdir/kim_kimdirdisp.asp?id=306436
http://www.canim.net/biyografi/b/yazar/amin__maalouf/3644.html
http://amin-maalouf-kimdir.cix1.com/

http://www.google.com.tr/search?q=%C4%B0SLAM%C4%B0%20V%C4%B0DEOLAR%20&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a&source=hp&channel=np#hl=tr&gs_nf=3&gs_rn=1&gs_ri=serp&pq=islami%20videolar%20youtube%20&cp=5&gs_id=no&xhr=t&q=AM%C4%B0N%20maalouf&pf=p&client=firefox-a&tbo=d&rls=org.mozilla:tr%3Aofficial&channel=np&sclient=psy-ab&oq=AM%C4%B0N+&gs_l=&pbx=1&bav=on.2,or.r_gc.r_pw.r_qf.&bvm=bv.1355325884,d.ZG4&fp=13ed0ea85865f332&bpcl=39967673&biw=1024&bih=634


       


 


Alpaslan 1071 yılında Malazgirt savaşıyla 
Bizanslıları bozguna uğrattığı zamanlarda İran Sultan’ı Nasır Han’ın 
kızından dokuz çocuğu vardı. Fakat bu akrabalık ilişkileri kimseyi 
aldatmaz; Alpaslan’ın bir gözü, Acem krallığının en önemli kentlerinden 
biri olan Semerkant’taydı. Bizanslılar karşısındaki zaferinden sonra 
Semerkant’a bir korku düşmüştü, çünkü sıranın kendilerine geldiğini 
biliyorlardı. Aslında ilk sıra hep bu kentteydi; Semerkant, Buhara ve 
İsfahan kentleri o dönemde tüm dünyanın hem kültür, hem bilim, hem 
ticaret merkezleriydi. Alpaslan sadece, Bizanslılarla takıştığı için 
rotasını değiştirip Anadolu’ya gitmişti. Şimdi asıl önemli olan kente 
doğru sefer başlamıştı.


 


                 


 


Ancak Semerkant seferi Alpaslan’ın ölümüne neden 
olacaktı çünkü yol üzerindeki bir kale kuşatmasında direniş gösteren 
Harzemli Yusuf, kıyafeti içine sakladığı bir hançerle onu öldürdü. 
Alpaslan bu direnişçinin kim olduğunu merak edip onu huzuruna 
çıkarmasaydı durum farklı olurdu kuşkusuz. Yusuf, Alpaslan’ın huzuruna 
iki büklüm çıkartılmış ama gururlu Yusuf, kendisine efemine deyince 
Alpaslan sinirlenip okuna davranmış, fakat sinirinden eli titrediği için
olsa gerek hedefi tutturamayınca Yusuf hızlı davranıp Alpaslan’ı 
hançerlemeyi başarmıştı.


 


                         


Semerkant, 1993 yılında ilk baskısını yaptı.


 


Alpaslan dünyanın en büyük devlet adamlarından 
biri olarak adını tarihe yazdırabilecekken onun bu özelliği hem ününe 
hem hayatına mal oldu. Dokuz çocuğuna rağmen, kadınlara az ilgi gösterir
diye düşmanları tarafından isim takılmıştı ve efemine tavırları 
yüzünden, haklı ya da haksız, bu ünü, henüz başlayan parlak saltanatına 
bir anda son verecekti.



 


      



Alpaslan’ın beklenmedik ölümü Semerkant’ta 
bayram havası yarattı. Acemlerin Sultan’ı Nasır Han, çok sevinmekle 
beraber sevindiğini gösteremiyordu çünkü karısı, Alpaslan’ın kızıydı. 
Selçuklu krallığına bir taziye heyeti hazırladı. Bu taziye heyetinde 
Ömer Hayyam’da bulunuyordu. Taziyeleri kabul eden Alpaslan’ın büyük oğlu
Melikşah onyedi yaşındaydı ve ziyaretçilere nasıl davranması 
gerektiğini, “ata” diye hitap ettiği Nizamülmülk ona söylüyordu.



 


             



Nizamülmülk’ün bir düşü vardı: En güzel, en 
zengin, en istikrarlı, en iyi korunan devleti kurmak istiyordu. Her 
eyaletin, her kentin, içinde Allah korkusu olan, adil, vatandaşlarının 
şikayetlerine kulak veren yöneticilerce yönetilmesini istiyor, kurt ile 
kuzunun yanyana su içebileceği bir devlet düşlüyordu. Taziye kabulunda 
Ömer Hayyam’ın kulağına onu yanına beklediğini söylemişti çünkü 
Nişapurlu Ömer’in gökbilimci, matematikçi, tıp bilimcisi olarak 
sınırları aşmış bir ünü vardı ve Nizamülmülk’ün düşlediği devlette ona 
ihtiyaç vardı. Nizamülmülk, ondan, günümüzde istihbarat teşkilatı olarak
adlandırabileceğimiz bir sistemi kurmasını istemişti. Fakat Ömer Hayyam
kendisine verilen teklifin kendisine uygun olmadığını, yolda tanıştığı 
genç arkadaşının bu vasıflara daha çok uygun düştüğünü söyleyerek Rey’li
genç arkadaşı Hasan’ı Nizamülmülk’e önerdi.



 


       



Hasan Sabbah, Nizamülmülk’ten iş istemek için
yola koyulduğunda böyle bir mevki aklında yoktu kuşkusuz. Ancak yolda 
bilgelerin bilgesi Ömer Hayyam’la karşılaştığında Tanrı’nın kendi 
yanında olduğunu anlamış olmalı; hele ki Nizamülmülk’ten istihbarat 
teşkilatı kurması için görev verildiğinde kendisinin seçilmiş biri 
olduğuna inancı tamdı.


 


           


 


Hasan Sabbah büyük Acem krallığının düşünü 
kuruyordu ve krallıkta Nizamülmülk gibi Türklere uşaklık yapan Acem 
döneklerin hiç yeri yoktu. Yıllar sonra, kendiside Melikşah’ın Selçuklu 
Devletinde hizmet alan bir Acem döneği olmakla kendini suçlayacaktı. Ama
o sırada düşündüğü bu değildi. Melikşah’la yaşıttılar; on sekiz yaşında
iki iyi arkadaş oldular. Hükümdarı kazanmak önemliydi. İlk iş olarak 
Nizamülmülk’ü devre dışı bırakmaya çalışması, kendi sonunu hazırladı. 
Nizamülmülk ondan daha tecrübeli biriydi kuşkusuz; Hasan hazine 
konusunda üzerine aldığı bir işi “raporumu tamamladım” diyerek 
Melikşah’ın karşısına çıktığı vakit elinde tuttuğu sayfalarda tam bir 
tutarsızlık ve karmaşa gördü çünkü birlikte çalıştığı adamların 
Nizamülmülk tarafından aleyhte kullanılması çok kolaydı. Melikşah 
Nizamülmülk’ten kuşkulanamazdı; Hasan Sabbah’ı ölümle cezalandırdı ancak
o dakikada hükümdarı sürgün cezasının yeterli olacağına ikna ederek 
Hasan Sabbah’ı ölümden kurtaran yine Ömer Hayyam oldu. Kaşan kentindeki 
konakta ilk tanışmalarında Hasan mevcut tüm kitapları ezberden okuyan ve
kendisini etkilemiş bir bilgindi; kendi eliyle Selçuklulara getirdiği, 
arkadaşlık ettiği birinin ölümüne razı olmazdı.
 


       



Hasan sürgünden yedi yıl sonra kendine essasin (aslolan; 
gerçekçi) diyerek Acem krallığında bir derviş olarak ortaya çıktı. Nasır
Han ölmüş yerine oğlu Ahmet geçmiş ve Hasan’ın bilgeliğinden 
etkilenmişti. Selçuklulara ise Melikşah ile veziri Nizamülmülk 
hükmetmeye devam ediyordu. Nizamülmülk için Hasan’ın ortaya çıkışı açık 
bir tehditti. Kendi istihbaratı ona Hasan’ın yakalanmasının an meselesi 
olduğunu söylüyordu ama Hasan hiçbir zaman ele geçirilemiyordu. Bu 
sayede hem Hasan’la karşı karşıya gelme fırsatını yakalamış olacak hem 
de Semerkant’ı Hasan’ın sapkın düşüncelerinden kurtaracaktı. Ancak 
Melikşah’ın karısı Terken Hatun, önünde bir engeldi. Terken Hatun, 
Semerkant’ı yöneten Nasır Han kardeşiydi ve şimdi başta olan Ahmet’te 
onun yeğeniydi.


 


             


 


Nizamülmülk’ün Terken Hatun’a, Hasan’ın Ahmet’i kandırdığını ve 
sefere çıkması gerektiğini söylemesi inandırıcı olmazdı; çareyi Hasan 
ile Ahmet’in sıkı arkadaş olduklarını gizlemekte buldu. En iyisi bu 
arkadaşlığı gizlemek ve onların birbirlerine düşman olduklarını 
söylemekti çünkü Terken Hatun kardeşinin soyunun Semerkant’ta hüküm 
sürmesinin Selçuklu saray kadınları arasında kendine yarattığı 
ayrıcalığın farkındaydı ve bu avantajı kaybederse Selçuklulara varis 
olarak kendi oğlunu bırakması güçleşirdi; Melikşah’a sefere çıkmasını ve
yeğeni Ahmet’i Hasan’dan kurtarması gerektiğini kendisi söyledi. İki 
haftalık savaştan sonra Nizamülmülk’ün oyunu ortaya çıktı ve Selçuklu 
hanedanı ile arasındaki ilişki onarılmaz bir biçimde bozuldu. Hasan ise 
bu olaydan önemli bir ders alarak ucuz kurtulmuştu; artık hükümdarları 
kazanmaya çalışmayacaktı. Bundan böyle onların tam karşısında olacaktı. 
Dünyanın ilk terör örgütü Essasinler böylece kuruldu. 


          



Hasan’ın, dünyanın ilk istihbarat teşkilatını yönetmiş biri 
olarak, bu terör örgütü için idari tecrübesi vardı, insanları etkileme 
ve yöneticilik derslerini sürgünde olduğu yıllarda Kahire’deki El Ezher 
medresesinde almıştı.Kısa zamanda kendilerine “dinin gerçekçileri” diyen
essasinler, hükümdarların, valilerin, kadıların ölesiye korktukları bir
örgüt oldu. Karşılarında hissettikleri ise sadece çaresizlikti. Çünkü 
essasinler ölmekten korkmuyorlar, eylemden sonra hiçbir yere 
kaçmıyorlardı. Bu yüzden onların haşhaşla kafayı bulmuş olduklarına 
inandılar, Hasan’ın bu adamları haşhaşla kontrol altında tuttuklarını 
söylediler. Bu terör örgütüne Haşhaşinler dediler.


 


          


 


Haşhaşinlerin lideri, Hasan Sabbah adıyla kendinden sonraki kuşaklara
bile korku salmaya devam etti. Oysa Haşhaşinlerin haşhaş kullandığı 
iddiası yalandı. Hasan Sabbah Nizamülmülk’e ikinci kez yenildikten 
sonra, artık Selçuklu ve Acem krallıklarında gizlenme ihtiyacı duymamış;
kartal yuvasını andıran sarp kayalıklardaki Alamut kalesini alarak 
kendilerine üs edinmişlerdi. Hasan Sabbah bu kaleden tüm Acem ve 
Selçuklu hükümdarlarına korku salmaya devam etti. Bu örgütün üyeleri 
eylem yapacağı kişiyle arkadaş olurlar, onların dilini şivesine kadar 
önceden çalışırlar, hiç dikkat çekmezler ve en umulmadık zamanda 
hançerini çıkartıp öldürürlerdi. Böylesine planlı bir çalışma ve ölüme 
karşı duyulan özlem, haşhaşla değil; inançla açıklanabilirdi. 
Haşhaşinlerin çok bağnaz bir imandan başka uyuşturucuları yoktu. Hasan 
Sabbah, kalesinde içki ve müzik dahil her türlü eğlenceyi yasaklamış 
biriydi. Kalesinden hiç çıkmaz tüm zamanını kendi hazırladığı, doğunun 
en eşsiz kütüphanesinde geçirirdi. İstihbarat kaidelerince kalesini 
yönetirdi ve cezaları açık ve sertti. Yalan yanlış bilgileri bile derhal
cezaya bağlardı. Haklarındaki ihbarlar yüzünden iki oğlunu öldürmüştü. 
Dinsizlikle suçlana oğlunun ikiyüzelli yandaşını öldürtmüş ve diğer 
ikiyüzelli yandaşınıda arkadaşlarının cesetlerini sırtlarında taşıtarak 
kaleden kovmuştu.



 


     


 


Nizamülmülk ise Selçuklu Hanedanıyla arası 
açıldıktan sonra “Siyasetname” sini yazmaya koyulmuştu. Kitabını 
yetiştirmeye çalışıyordu çünkü Bağdat seferine katılması gerekiyordu. 
Nizamülmülk o günlerde rüyasında peygamberi gördü. Peygamber rüyasında 
şöyle demişti ona: “Sen İslam’ın temel direğisin; kendi ölüm tarihini 
seçme hakkını sana veriyorum.” O da “Ben Melikşah’ın doğduğunu, bana 
baba dediğini bilirim, onun ölümünü bana gösterme” diyerek yanıt verdi. 
Peygamberde bunun üzerine Melikşah’dan kırk gün önce öleceğini kendisine
müjdeledi. Nizamülmülk bu rüyayı Melikşah’a anlattığında belki Melikşah
bu tehditten yılmış olabilir ama Terken Hatun, planı çoktan yürürlüğe 
koymuştu. Nizamülmülk Alpaslan’dan bu yana Selçuklu Hükümdarlığının 
temel direği olmuştu ve ülkeyi ikiye bölecek kadar güçlüydü. Terken 
Hatun onu açıkça öldüremezdi. Bunun için Hasan Sabbah’ı kullanmaya karar
verdiler. Nizamülmülk’ü bir Haşhaşin Bağdat seferi sırasında 
hançerledi. Haşhaşin kaçmadı doğal olarak, oracıkta onun da boğazını 
kestiler. Nizamülmülk Bağdat Seferinin kendi ölümü için hazırlandığını 
bilecek kadar tecrübe sahibiydi ama umursamıyordu çünkü mide kanserinden
dolayı günleri sayılıydı ve de siyasetnamesini bitirmişti. Bu kitap 
batı dünyası için Macciavelli’nin Prens’i neyse, doğu içinde öyle 
olacaktı.


 


             



Nizamülmülk’ün adamları sözünde durdular ve 
Melikşah’ı kırk gün içinde zehirleyerek öldürdüler. Melikşah kendinden 
önceki tüm Türk sultanlar gibi hükümdarlık için varis bırakmadı. Terken 
Hatun’un üç oğlu vardı. İlk iki oğlunu sırayla Melikşah’a varis 
seçtirmişti ama bu çocuklar anlaşılamaz nedenlerle öldüler. Terken 
Hatun’un üçüncü oğlu henüz bir yaşında olduğu için Melikşah diğer saray 
kadınlarının baskısıyla bu bebeği varis ilan edememişti. Melikşah’ın 
hayatta kalan büyük oğlu Berkyaruk başa geçti. Terken Hatun Berkyaruk’u 
öldürmek için yeterince vakit bulamadı; adamları Berkyaruk’u esir 
aldıklarında kendiside Nizamülmülk’ün adamları tarafından öldürülmüştü.



 


           



Hasan Sabbah Alamut kalesinde 80 yaşında 
öldüğü vakit, varis bıraktığı imam onun odasına girmeye korkmuştu. Bu 
korku öylesine güçlüydü ki iki kuşak sonrasında bile Alamut’taki tüm 
yasaklar sanki Hasan Sabbah hayattaymış gibi devam ediyordu. Ancak 
üçüncü kuşak veliahtı kurtarıcı ilan edebildiler. Bu veliaht kendisinin 
beklenen kurtarıcı olduğunu söyleyerek Alamut tahtına çıktı ve artık 
imtihan zamanının dolduğunu, tüm yasakların kalktığını, şeriat zamanının
bittiğini ve artık cennet zamanına geçildiğini söyleyerek Haşhaşin 
tarikatına son verdi. Peşisıra Moğol istilası başgösterdi. Alamut 
Kalesine, Semerkant’a, İsfahana’a, Buhara’ya, tüm bu kentlerin 
zenginliğine, kültürüne, kütüphanelerine son veren, Cengiz Han’ın yakıp 
yıkan Moğol istilası oldu.


 


 


 


Alamut Kalesi... Tahran'a 100 km uzaklıkta bulunuyor.


 



Amin Maalouf, Semerkant adlı kitabında, 
doğu’nun günümüze hiçbir miras bırakmadığını tüm bu hikayenin sonuna 
ekler. Yazar, kitabında Ömer Hayyam’ın dörtlüklerini yazdığı Rubaiyyat 
adlı eserini aramaya çıkan bir Amerika’lıyı başrole koyarak hikayelerini
anlatır. Bu Amerikalı, Hayyam’ın dörtlüklerinde gezinirken, okuyucuda 
onunla beraber, binbir gece masallarına konu olan doğunun tüm ihtişamını
yeniden yaşar. Rubaiyyat kitabı Titanic’le birlikte denizin dibine 
gömülür. Hiçbir miras bırakmamak doğunun kaderidir.


 


                 


 

 

 

Bugün 27 ziyaretçi (33 klik) kişi burdaydı!




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol